Sanrılı Lağım Kokusu
Gök delinmiş, gözlükler kırılmış, bardaklar fırlatılmış, seccadeler kullanılmıyor, çiçekler çöpte. ''Nedir bu böyle? Kimsenin mi elinden bir şey gelmiyor?'' gibi sorular sorulurken o ortaya çıktı. Gökten mi indi, bir ana mı doğurdu, leylekler mi getirip buralara bıraktı, bilemem. Ay yüzlüydü, bembeyaz bir teni vardı, mis gibi kokuyordu, ses tonu, elleri... Her şeyin başlangıcı gibiydi. Buraların korkutucu kötülüklerinden bir tek ona sığınılırdı. Öylesine güven verici, öylesine alımlı... Zaman geçti. Lağım kokusu önceden şehrin sokaklarını ara ara sarardı, şimdi önüne geçilemez oldu. Öyle bir kokuydu ki kim varsa ağızlarına kadar girmişti artık. Bir kurtarıcı bekleniyor gibiydi. Elini yukarı kaldırdığında güneşi bile hareket ettirebilecek güçte bir kurtarıcı. Bu kurtarıcının o olduğu düşünülüyordu. Düşünülüyordu da ne oluyordu? Bir sanrıydı bütün bunlar, her şey geçip gidecekti. Bir doğaüstü varlık gibiydi o. Zaman zaman kendini gösterip kaybolan. Zaman zaman güzel duy...