Bir tabelanın hikâyesi: Ağaçlarla cedelleşmeyiniz!
Ağaçlarla cedelleşmek de mümkün. Sırası gelsin, yeter. Cedelleşecek onca kitap, onca güç ve herkesin kendine göresi varken sıra ağaçlara da gelecekti tabii ki de. Onlar da nasiplenecekti nasiplenmesi gerekenden. Ne yapacağını bilemeyen bir gurur, kin dolu ve ısrarcı bir hakikat. İşte o hakikatin tezahürü yok ortada. Deneme var, başarı yok. Kaderse kader, inat edilemez mi? Hayır, edilemez! O tabelayı gördüğünde damarları acıdı, elleri kurudu, ses telleri tahriş oldu. ''Ağaçlarla cedelleşmeyiniz!'' Kulaklığında çalan şarkıları kimseye söylemezdi. Kendince bağımlılıkları vardı. Madde değildi bu bağımlılıklar. Ne olduysa bu tabelayı görünce oldu. Tabelanın asılı olduğu ağacın dibine oturdu, sırtını yasladı. Ağır adımlarla aşağı yukarı mekik dokuyan karıncalara çarptı gözü. Çantasından not defterini çıkardı ve bir başlık attı: Ağaçlarla niçin cedelleşelim? Üç-beş paragraflık bir yazı çıktı ortaya. Defteri aldığı yere koydu. Etrafta penaltı çekişen çocuklar vardı. Yeş...