Zıtlıklarımızı tasfiye eden ahenk
Bir vesileyle bir yol peyda oluyor. Elleriniz çamurlu. Gittikçe kuruyor elleriniz. Bu kuruluktan nefret ediyor, azap çekiyorsunuz. Yol da uzun mu uzun. Tek gitmek istemiyorsunuz aslında ama elinizden bir şey de gelmiyor. Kitaplarınızı yakmak geliyor içinizden. Yakamıyorsunuz, kıyamıyorsunuz yalnızlığınıza. Toplumsal destek alamaz mısınız? Yok yok, alamazsınız. Alay konusu olurum diye düşünürsünüz. Adınıza yaratılmış boşluklar bir yaz öğlenindeki kavurucu güneşin kurduğu üstünlükle aynı oranda rahatsız edici. Arabeske bağlar, inançlarınızdan uzaklaşırsınız. Tam da daha fazla bağlanmanız gereken yerde hem de. Hatadır, kurtulamazsınız. Yol daha başlamadan biter. Bir gün ne kadar çabuk geçiyor, anlamlandıramazsınız. Evet, siz. Yani sen. Sana dedim. Şimdilik yakınımızda görünen o kalabalıktan eser kalmayacak gün olacak. O güne hazırladığımız sahici şeyler yoksa şu anın da bir kıymeti yok. Uzaklarda olsa da kalbimizde yeri olanlar da olamayacak. Kimse, hiçbir şey. ''O gün hiç kimseni...