Elini yüzünden çekemeyenler olarak
Bir bak, zaman ve mekân, nasıl kuşatılmışız;
Belli ki, en tepeden en dibe atılmışız.
-Necip Fazıl Kısakürek
''Yol, zaman ve yeni'' kelimeleri size neyi çağrıştırıyor? Ya da sizden bu kelimeleri kullanarak bir kompozisyon yazmanızı istesem?
Herkesin kompozisyonu, şiiri, romanı ve öyküsü içinde değil midir? İçten doğru âleme yayılır bunlar. Yayıldıkça değişik duygu ve durumlar yaratır. İçlerinden en güzeli ise bir insana dokunup dönüştürebilendir kanımca.
İnsan, ömründe ortalama kaç defa veda eder bir şeylere ya da kişilere? Aklı olan, engelsiz olan herkes bunu not etse bir not defterine ya da kafasının içine. Allah, canımızı alırken bunlara göre de bir değerlendirme olsa...
Bir sabah namazı vakti, mescitte iki kişiydik. Diğer arkadaşı tanımıyorum. Namazımı kılıp dua ettikten sonra yanımdaki kalorifere yaslanıp dışarıdaki sisi izlemeye koyuldum. O arkadaş tam karşımdaydı. Namazını bitirmiş, dua etmekte. Duası bittikten sonra ''Âmin!'' demek için ellerini yüzüne kapadı ve uzun bir süre çekmedi. Sabah sabah, ''Ne derdi var acaba?'' diye çok düşündüm. Sanki bu hayatla ilgili her şey elinden alınmış, herkesi kaybetmiş, çok istediği bir şeye yahut kişiye kavuşamamış. Ne düşünürsem düşüneyim, yanına gidip de bir şey sormayı canım istemedi.
Sanki ne söyleyecektim yanına gidip de. O vakitte, orada karşılaşılan her insana ''Allah kabul etsin, hayırlı sabahlar!'' demekten başka ne denilebilirdi?
Yorumlar
Yorum Gönder