Vefâ siz misiniz, vefâsız mısınız?
Bir vefâdır, aldı başını gitti. Ülke mi değiştirdi acaba, insan mı, gök mü, gezegen mi...
Onca zamanı beraber geçirdik. Yedik, içtik. Yeri geldi beraber ağlayabildik. Sonra ellerim bomboş kaldı. Yağmur gibi bereketlendirdim baş koyduğum yastığı.
Gün, doğuyordu doğmasına da ben ortalıkta yoktum. Tost yiyemez oldum mesela. Çünkü beraberken birkaç kez tost yemiştik. İnsan tosta küsebilir mi?
Sadece o mu gitti?
Sadece o gitti dersem yalan söylemiş olurum. Pinokyo gibi burnum uzar. Yüzüm kızarır.
Dostlar da gitti. Nedendir bilinmez. Sorulmaz da. Bu kadar işle nasıl uğraşayım derken, hep Kur'ân'dan bir âyet durduruyor beni.
''Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır.''
(İnşirâh-5)
Bir sigara daha yakıp şu salepten alayım.
El değmemiş birini isterim ben. Dokunmamış olsun bir Allah'ın kulu bile. Er geç kavuşalım, buralarda kavuşunca anlam yitirilse de. Her şeyin hayırlısını dilerken, biraz sonra hayatını kaybedecek birileri var, biliyorsun değil mi? Sorusuz, kavgasız ve aşksız olamadım ben.
Biraz barbarca yaşamaktan bir şey kaybetmeyiz. Ne olacak yani koşulsuz şartsız bilimi ve demokrasiyi desteklemiyorsam, ipe mi götürecekler?
Saat biraz geç oldu. Vefâdan haber var mı? Kapı ya da telefon neden çalmıyor hâlâ, bilen var mı?
Yok, biraz daha oturamam. Saat geç olup duruyor. Buna da çâren yoktur senin şimdi.
Bana bak! Vefâyı buralarda görürsen haberim olsun. Çok ciddi bozuşuruz bak!
Ha, kalkmadan, dur bir saniye. Salep soğumadan kafama dikeyim. Sigarayı da hava içmiş, tüh!
Tam kalkarken bir ses içimi mahvetti.
''Pardon! Vefâ siz misiniz, vefâsız mısınız?''
Yorumlar
Yorum Gönder