Düşledikçe düşmeyenler

Biraz daha uzayınca yolum, ellerimi yıkayamadan yürümeye devam etmek zorunda kaldım. Yürüdükçe yürüdüm, yürüdükçe düşledim ve düşledikçe düşmedim. 

Banka sırasında beklerken sigara üstüne sigara yakan insanları düşledim. Sanki Allah'ın huzuruna çıkacakmış gibi neyin sırasını bekliyorlardı ki? Güvenlik, psikolojim bozuldu deyip silahına davransa ne olacak? Psikolojim bozuldu deyip de yolcuları indiren halk otobüsü şoförünü kimsenin anlamadığı gibi bu güvenliği de kimse anlamayacak.

Düşlemeye devam ettim. Pervazı çatlak pencerelerden giremeyen huzuru. ''Baba, âh baba!
Bir gün de içmesen, bir gün de yastığım ıslanmadan uyuyabilsem. Hem annem o kadar da kötü yemek yapmıyor ki. Sen içtiğin için yemeklerin tadını alamıyor olamaz mısın baba? Yazdığım şiirlerden hiç mi haberin olmayacak baba? Sanırım seninle ancak öldüğünde konuşabileceğim.'' diyen o büyüyünce şair olacak çocuğu.

Sonra mezarlıkları düşledim ama ilk defa değil. Ben genelde mezarlıkları düşlerim. Nihayetinde herkesin son konumudur orası. Bunu düşlerken etrafı kontrol ettim. Mezarlıkları sadece ben düşlüyorum gibime geliyor da. Herkesin konumunun eşitleneceği günün merakı içerisindeyim.

Bu kadar düşlemek yeter, dedikten sonra sağanak başladı. Yollara atılmış izmaritler sürüklenirken ben de sürükleniyordum. İçimden bir ses ''Artık düşlenme sırası şu damlaları aşağı indirende değil mi?'' diye sordu.

Bu soruya karşılık üstümdeki hırkayı çıkardım ve kollarımı havaya doğru kaldırarak sırılsıklam olmayı tercih ettim.

Artık ben de düşledikçe düşmeyenlerdendim.





































Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu yıl da bitti, yenisini getirin!

Virgül mü nokta mı?

Kardan beklentiler