Aramıza girmiş dağlar denizler

''Aramıza girmiş, dağlar denizler...''

Yıllar sanki birbirinden bağımsızmış gibi yeni sayfa açma hevesi içinde sahte gülücükler dağıtma hakkını kimden alıyorsun? Gündeminde vicdan olanların yanında olmayı bir kere bile aklından geçirmeden, hangi yeni yılı kutluyorsun?

Sana sorulması gereken tüm soruları sormaya kalksam, ömrüm yetmez. Seni o yüzden bir kenara bırakıyorum şimdilik.

Tüm olanlar, dünyanın gözü önünde olur. Bir şehrin en kalabalık caddesinde binlerce teklif yapılır. Binlerce onay ve binlerce reddin arasından sıyrılarak geçen bedenler vardır. Herkesi görmeye çalışmayanlar, vicdanına uyanlar, bir davayı güdenler ve bitmeyen oyunlar vardır.

Aramıza dağların, denizlerin girdiği çok şey var. Saymakla bitmez. Yaşadıkça tecrübe ederiz onları. Küslerin asla barışamayacağı olaylar olmuştur.

Vicdanla aramız açıldığında gözümüzün önünde olup biten onlarca şeye kayıtsız kalarak da günaha girmiş sayılırız. Zerre kadar inanca sahipsek, bu durumdan şiddetle kaçınmamız gerektiğini bilmemiz gerekir. Çünkü İslam, vurdumduymaz olmayı yasaklamıştır.

''Gelemem diyorum, sen gel diyorsun...'' 

''Uzak nedir? Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için gidecek yer ne kadar uzak olabilir?'' diyor İsmet Özel.

Kendimizin bile ücrasındaysak tabii ki de çoğu şeye kayıtsız kalacağızdır. Gözümüzün önündeki cennete mesela. Sahi, çocukların öldürüldüğü bir yer değil mi burası? Hiçbir şey olmuyormuş gibi sırıtma cesaretini nereden buluyorlar, korkacakları bir tane bile ''insan'' yok mu?

Kime, ne soruyorsun desene...

- Peyami Safa okudun mu hiç?
- Yok.
- Peki dünyadaki bir zulmün iştahını kaçırdığı oldu mu?
- Olmadı.
- Nefes alıyor musun?
- Evet, yoksa nasıl yaşarım ki!
- Bitkiler de nefes alıyor...

Vicdanı ile bedeninin arasına dağlar, denizler girmiş insanlardan sana sığınırım. Sanırım en iyi dilek de dua da bu olacak.

''Kar yağmış yollara, örtülmüş izler...''

Rahat, batan bir şey. İnsan, durup dururken huzurunu bozacak şeylere yönelmek istiyor. Sanırım meşguliyet en çok da bu yüzden önemli. Meşguliyet şifadır.
Çünkü savaştayız. Evet, herkesin kendi savaşı bu. Devletler arası olana girmiyorum, insanlar arasındaki ve insanın kendi ile arasındaki savaştan bahsediyorum.

...

''Çünkü susmak, cevapların en fenasıdır.'' diyor Yalnızız'da Peyami Safa. Her şeye cevap mı verilirmiş?

Ali Kızıltuğ'un ''Geleceğin Yok Soracağın Yok'' diye bir parçası vardır. Dinleyiniz ve geleceği de soracağı da olmayanlara âh ediniz.









 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu yıl da bitti, yenisini getirin!

Virgül mü nokta mı?

Kardan beklentiler