Tövbekâr Turhan

Neredeyse her gün çay ocağında denk geliyoruz, her gün aynı şeyleri konuşuyoruz Turhan abi ile. Futbol işlerini iyi takip eder. Bahis de oynar bol bol. Gün boyu çay ocağında -onun deyişiyle- yevmiyeyi doğrultmaya çalışır. Tüm maçları didik didik eder. Kendi kendine yarattığı şike masalları vardır ki hiç bitmez. Yok şu takımın maçı geçen hafta şu skorla bitti, o yüzden bu hafta şöyle böyle...

-Ya hu Turhan abi bunları bir tek sen mi biliyorsun?
-Valla ben gibi daha niceleri vardır da...
-Da?
-Boş ver yeğenim sen, uğraşıyoruz bir şeylerle işte. Maksat yevmiye çıksın.
- ...
- ...

Turhan abi aşçıdır aslında. Saf görünür insanların gözüne ama asla saf falan değildir. Öyle görünenlerdendir. Kaya Restoran'da aşçıydı yıllardan beri. Patronun yol yordam bilmeyen oğlu işine karışınca o akşam bırakıvermiş işi. Sonra da bu çay ocağında takılmaya başlamış. İşine karışılmasını sevmez Turhan abi. Birisi işime karışınca cinlerim tepeme çıkıyor, gözüm kararıyor, der. Haklı da. Herkes herkesin işine burnunu sokmasa, daha rahat yaşasak mesela, fena mı olurdu? Olmaz, illa birileri çok bilmişlik yapacak ki gözüne girmesi gerekenlerin gözüne girebilsin.

Ne sevdiği kızı alabilmiş Turhan abi ne de babasıyla arası iyi olmuş.

-Babam alkolikti, iki laf edilmezdi rahmetliyle.
-Sevdiğin kıza ne oldu abi?
-O zamanlardan sonra hiç görmedim.

Görmedim dediğine bakmayın. Görmüş, hatta önünü kesmek istemiş ama kız terslemiş. Turhan abi her zaman anlattığı şeyleri yeri geldiğinde hiç olmamış tavrı takınır. Maganda olarak da anılmak istemez, tövbekâr olarak anılmak daha iyi. Ona tövbekâr Turhan demelerinin sebebi de bu yüzdendir. Bir şey der, demedim der. İddaa işlerini bıraktım, der ama diğer gün elinde kuponlarla görürsünüz. Bu yüzden de adı çıkıvermiş tövbekâra.

Aslında fena bir lakap mı tövbekâr? Keşke herkes tövbe edebilse. Tövbe edebilmek de bir şey değil midir? İlla ki tamamen uyulacak mı bu tövbeye...

İlk aşkıyla evlenme kararı almışlar.
Babasından çekindiği için annesine açmış konuyu. Annesi elinden geleni yapmış ama babası bir gün bile ayık gezmediğinden isteme işi ertelendikçe ertelenmiş. Sonra kızı başkasının istediğini ve evleneceklerini öğrenince bavulu toplayıp İstanbul'da almış soluğu. Oralarda başlamış aşçılık işine de.
On numara aşçıyımdır da işime karışmayacan, deyip durur Turhan abi.

-Niye engel olmadın abi kızın başkasıyla evlenmesine?
-O işler bana ters yeğenim, ben maganda değilim...
-E böyle daha mı iyi oldu abi?
- ...
- ...

Her ne kadar eskiyi unutamamış olsa da şimdiki eşinden oldukça memnundur Turhan abi.

-Benim hanım yeğenim, ondan Allah razı olsun. Bana iki tane çocuk verdi, her şeyime sabır gösterdi. Niye, çünkü Allah korkusu var. Namazında niyazında çok şükür. Âh, biz de kılabilsek...
-Kıl abi, engel mi var?
-Engel, içimdeki isteksizlik yeğenim. Yoksa... Bak bugün denize götürdüm çocuklarla hanımı. Öğlen sıcağında yandık yandık da kavrulduk. Dedim şuradan iki tane bira alayım. İçtikçe içtim valla, öyle sıcaktı ki hava, bira boğazımdan aşağı inerken coz coz etti.
-Ne adamsın be Turhan abi.
- ...

Bugün yine maç bültenini didik didik etti Turhan abi. İyice analiz etti günün maçlarını. Bir koşu gitti sonra kuponu yatırmaya.

-Bu kupon gelirse yeğenim, sana benden bir paket sigara...
-Eyvallah abi eyvallah.
-Hayırdır yeğenim, sende bir şeyler var bugün?
-Yok be abi, belki de var. Kara sevda herhalde. Sen iyi bilirsin...
- ...
-Anlat be oğlum.
-Yok abi anlatmayayım. Ben seni anlatmayı tercih ettim. Yıllar sonra bu hikâye okunur da bir yerlerde Turhan, tövbekâr Turhan diye biri yaşamış derlerse, o bana yeter. Hadi, şeytanın bol olsun abi...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu yıl da bitti, yenisini getirin!

Virgül mü nokta mı?

Kardan beklentiler