Kayıtlar

Şubat, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Görmeyen gözü ne yapmalı?

Âmâ değilsek, ne kadar şükretsek azdır! Çünkü görme kabiliyetinde bir eksik olmayıp da görmekten nasiplenemeyenler de var. Olamaz mı, âlemde daha ne türler var... Bir zamanlarımıza hizmet edip zamanımızı güzelleştiren, gönül yorgunluğumuzu paylaştığımız ve daha birçok meselemize ortak olan insanlara veda vakti geldiğinde çetin bir duruş sağlamak da çetin adam ister. Siz hâlâ o çetinliği yaratmadıysanız vay hâlinize. Size kimse ağaca ve insana yaslanmamanız gerektiğini söylemedi mi? Tüh... Aslında dünyadaki her şey bilinmez, görünmez değildir. Kabak gibi ortada olan şeyler vardır. Sadece sağlıklı bir göz, bunu görmeye yetecektir. Gözümüz görsün, yeter... ''Görmeyen gözü ne yapmalı?'' dedik. Bir önceki yazıda da ''Nokta mı, virgül mü?'' diye sormuştuk... İşlevini yitirmiş bir şeyi -tamir etme şansımız da yoksa- çöpten başka nereye atabiliriz? Biz âdemler, bir şeyden fayda görmek istemez miyiz? İlla bize yarayan bir şeye ilgi duymaz mıyız? Öyleyse, bize de ...

Virgül mü nokta mı?

Bu yazı, virgül ve noktanın nerede kullanılıp nerede kullanılmayacağı hakkında gibi göründüyse yanılıyorsunuz demektir. Ben, bu iki noktalama işareti üzerinden derinlere girmek istiyorum. Kişiliğinize göre virgül insanı mısınız, nokta insanı mı? Bunu sorgulayacağız... Ne demek istiyorum? Yani, yaşadıklarınız karşısında düşüncelerinizin, tepkilerinizin sonuna virgül mü yoksa nokta mı koyuyorsunuz? Nokta koyuyorsanız, kestirip attığınız anlamına gelir. Virgül koyuyorsanız, açık kapı bıraktığınız anlamına gelir. Bu yazıyı okuyanlar, yorum kısmında belirtirse sevinirim. Kestirip atan fevrilerden misiniz, açık kapı bırakan uzlaşmacılardan mısınız? Tüm fikirlere saygı duyulmaz. Herkesin bir ''mahallesi'' vardır. Herkes, kendi mahallesine göre yaşar. Attığı adımdan, söylediği söze kadar herkes kendi mahallesinin özelliklerini taşır. O yüzden de kimse, her fikre saygı duyamaz. Tarafsızlık mesela... Bana göre rezalete yol açar. Adam Phillips'in, ''İlgi Arayışı'...

Kardan beklentiler

Birkaç gündür ülkemizi etkisi altına alacak kar yağışının geleceğinden bahsediliyordu. Öyle de oldu. Hoş geldi, safa getirdi. Kar bir yandan tatil, bir yandan şubat ayı içinde olmamız hasebiyle sevgililerin gününe romantiklik katacak bir şey, bir yandan da telaş ve kaza demek. Bana göre böyle. Tabii ki kar da herkesin işine geldiği gibi tanımlanacaktır...  Kardan beklentilerimiz var. Kardan yapılma bir şey ne kadar dayanıklı olabilir? Kardan adam mesela... İttiriverirsin, dağılıverir. Bir de kar yağdığında, karla beraber gelmesini ve gerçekleşmesini istediğimiz şeyler olabilir. Onun sağlamlığı da istediğimiz şeye göre değişir... Bizim her zaman durmak bilmeden koştuğumuz yerler var. Bilinçli ya da değil, ne fark eder? Yolda olmak iyidir, dememişler miydi? Yalınayak bile koşuyoruz, aldırış etmiyoruz. Hedefe ulaşmak kimin umurunda? Sadece koşarız biz! Evet, sonra da ölürüz! Hem de kursağı dolu olarak ölürüz biz! ''Bedenin bu hayata direnirken, ruhunun pes etmesi yüz kızartıcıdır,...