Görmeyen gözü ne yapmalı?
Âmâ değilsek, ne kadar şükretsek azdır!
Çünkü görme kabiliyetinde bir eksik olmayıp da görmekten nasiplenemeyenler de var.
Olamaz mı, âlemde daha ne türler var...
Bir zamanlarımıza hizmet edip zamanımızı güzelleştiren, gönül yorgunluğumuzu paylaştığımız ve daha birçok meselemize ortak olan insanlara veda vakti geldiğinde çetin bir duruş sağlamak da çetin adam ister.
Siz hâlâ o çetinliği yaratmadıysanız vay hâlinize.
Size kimse ağaca ve insana yaslanmamanız gerektiğini söylemedi mi?
Tüh...
Aslında dünyadaki her şey bilinmez, görünmez değildir. Kabak gibi ortada olan şeyler vardır.
Sadece sağlıklı bir göz, bunu görmeye yetecektir.
Gözümüz görsün, yeter...
''Görmeyen gözü ne yapmalı?'' dedik.
Bir önceki yazıda da ''Nokta mı, virgül mü?'' diye sormuştuk...
İşlevini yitirmiş bir şeyi -tamir etme şansımız da yoksa- çöpten başka nereye atabiliriz?
Biz âdemler, bir şeyden fayda görmek istemez miyiz?
İlla bize yarayan bir şeye ilgi duymaz mıyız?
Öyleyse, bize de birilerinin bu gözle bakabileceğini neden hazmedemiyoruz?
Bu gerçek, yüzümüzü şamarlayınca neden hayata küsüyoruz?
Bu sorulara herkesin kendine göre bir cevabı olacaktır.
Herkes kendi içinde hesaplaşmalı ama unutmamalı ki göğün ve yerin sahibi Allah'tır.
Asıl sahip bellidir! Hesap gününde her şey yerli yerine oturur.
Kimsenin hakkı da kimsede kalmaz.
Yorumlar
Yorum Gönder