Kayıtlar

Öğrenilen iyilik

Cengiz Aytmatov'un, ''Toprak Ana'' romanında geçiyor: ' 'İyilik, yola düşen, yoldan toplanan bir şey değildir. Tesadüfen ele geçen bir şey değildir. İnsan iyiliği ancak başka bir insandan öğrenir.'' Ben de hemen kendime sormadan edemiyorum, ''Ben kim ya da kimlerden iyilik öğrendim?'' diye... Sonra bir şükür beliriyor içimde.  Çok şükür ki öyle insanlar var! Yok, ben kimseden iyilik görmedim, diyenler varsa da yalan söylediklerini düşünürüm. Çünkü bunun izahı yok. İmkanı yok... Kötülüğe uğrayarak da iyilik öğrenilir! Gelir biri, çelmeyi takıverir. Sen de çelme takmanın kötü bir şey olduğunu anlarsın ağzın burnun kan içinde kalınca. Bu kadar.

Görmeyen gözü ne yapmalı?

Âmâ değilsek, ne kadar şükretsek azdır! Çünkü görme kabiliyetinde bir eksik olmayıp da görmekten nasiplenemeyenler de var. Olamaz mı, âlemde daha ne türler var... Bir zamanlarımıza hizmet edip zamanımızı güzelleştiren, gönül yorgunluğumuzu paylaştığımız ve daha birçok meselemize ortak olan insanlara veda vakti geldiğinde çetin bir duruş sağlamak da çetin adam ister. Siz hâlâ o çetinliği yaratmadıysanız vay hâlinize. Size kimse ağaca ve insana yaslanmamanız gerektiğini söylemedi mi? Tüh... Aslında dünyadaki her şey bilinmez, görünmez değildir. Kabak gibi ortada olan şeyler vardır. Sadece sağlıklı bir göz, bunu görmeye yetecektir. Gözümüz görsün, yeter... ''Görmeyen gözü ne yapmalı?'' dedik. Bir önceki yazıda da ''Nokta mı, virgül mü?'' diye sormuştuk... İşlevini yitirmiş bir şeyi -tamir etme şansımız da yoksa- çöpten başka nereye atabiliriz? Biz âdemler, bir şeyden fayda görmek istemez miyiz? İlla bize yarayan bir şeye ilgi duymaz mıyız? Öyleyse, bize de ...

Virgül mü nokta mı?

Bu yazı, virgül ve noktanın nerede kullanılıp nerede kullanılmayacağı hakkında gibi göründüyse yanılıyorsunuz demektir. Ben, bu iki noktalama işareti üzerinden derinlere girmek istiyorum. Kişiliğinize göre virgül insanı mısınız, nokta insanı mı? Bunu sorgulayacağız... Ne demek istiyorum? Yani, yaşadıklarınız karşısında düşüncelerinizin, tepkilerinizin sonuna virgül mü yoksa nokta mı koyuyorsunuz? Nokta koyuyorsanız, kestirip attığınız anlamına gelir. Virgül koyuyorsanız, açık kapı bıraktığınız anlamına gelir. Bu yazıyı okuyanlar, yorum kısmında belirtirse sevinirim. Kestirip atan fevrilerden misiniz, açık kapı bırakan uzlaşmacılardan mısınız? Tüm fikirlere saygı duyulmaz. Herkesin bir ''mahallesi'' vardır. Herkes, kendi mahallesine göre yaşar. Attığı adımdan, söylediği söze kadar herkes kendi mahallesinin özelliklerini taşır. O yüzden de kimse, her fikre saygı duyamaz. Tarafsızlık mesela... Bana göre rezalete yol açar. Adam Phillips'in, ''İlgi Arayışı'...

Kardan beklentiler

Birkaç gündür ülkemizi etkisi altına alacak kar yağışının geleceğinden bahsediliyordu. Öyle de oldu. Hoş geldi, safa getirdi. Kar bir yandan tatil, bir yandan şubat ayı içinde olmamız hasebiyle sevgililerin gününe romantiklik katacak bir şey, bir yandan da telaş ve kaza demek. Bana göre böyle. Tabii ki kar da herkesin işine geldiği gibi tanımlanacaktır...  Kardan beklentilerimiz var. Kardan yapılma bir şey ne kadar dayanıklı olabilir? Kardan adam mesela... İttiriverirsin, dağılıverir. Bir de kar yağdığında, karla beraber gelmesini ve gerçekleşmesini istediğimiz şeyler olabilir. Onun sağlamlığı da istediğimiz şeye göre değişir... Bizim her zaman durmak bilmeden koştuğumuz yerler var. Bilinçli ya da değil, ne fark eder? Yolda olmak iyidir, dememişler miydi? Yalınayak bile koşuyoruz, aldırış etmiyoruz. Hedefe ulaşmak kimin umurunda? Sadece koşarız biz! Evet, sonra da ölürüz! Hem de kursağı dolu olarak ölürüz biz! ''Bedenin bu hayata direnirken, ruhunun pes etmesi yüz kızartıcıdır,...

Bu yıl da bitti, yenisini getirin!

Bir yıl başlamıştı, şimdi bitiyor... Bitecek bir yıl daha başlayacak ardından... Tüketmeyi seviyoruz. Caddelerde, alışveriş merkezlerinde yeni gelecek yılı da tüketmek için hunharca çaba gösteren insanlarız... İnsan da tüketiyoruz. Sabır da sevgi de... Kimse kendini değiştirmeden bir yeri, bir şeyi değiştiremez. Önce kendi kapının önünü süpüreceksin. Sosyal medyadaki kaydırma tuzağına düşmüşlerin, hedonist yaşam tarzına hapsolmuşların, küçük ve samimi şeylerin kıymetini bilmeyenlerin anlayacağı şeyler değil bunlar. Onlar, yeni yılı da tüketme peşinde. Tıpkı sevgileri, iyilikleri, gerçeği tükettikleri gibi. Sonra da şikayet edecekler. ''Nerede bu sevgi, nerede bu iyilik, nerede bu gerçek?'' diye. Şikayet ederken de utanmayacaklar. Hatta ''Neyini soruyorsunuz, siz tükettiniz ya!'' diyenlere düşman olacaklar. İnsanların doğruya, iyiliğe, dostluğa, samimiyete olan inancını kıran herkesi Allah ıslah etsin! Diğer tarafta da geçen yılın sonunda kendini sorguya ...

Kış günü bir cenazeye şahit olmak

Ağaçlar yapraklarıyla çoktan vedalaşır ve insanların içinde havadan dolayı kasvet oluşmaya başlar.  Hâl böyleyken bir cenazeye katılmanın oluşturduğu ağırlık peyda olur. Mezar kazılmıştır, üstüne bir de geceden yağmur yağmıştır, ortalık çamurdur.  Defin gerçekleşir, eli kürek tutan ya da tutmayan kim varsa gider ayakkabılarını temizlemeye başlar. Nereden bakarsan bak, bu tam da hayatın bir başka görünümüdür. Hâlâ ayakkabısının temizliğinin derdine düşmek, ''Biz yaşıyoruz ya, biz daha ölmedik ya...'' demektir.  Gidenin bir şeyden haberi yok, görünene göre kalanın da... ''Biz ahirete iman etmeyenlerin işlerini kendilerine süslü göstermişizdir. Bu yüzden onlar ilerisini göremezler, kalpleri körelmiştir.'' [Neml-4] Ne olursa olsun, neye şahit olursak olalım hayatta oluşumuz çok nadir, değişimlere yol açıyor. İlla bizim de ölmemiz gerekmeden tam değişim olamıyor. Bir deniz kenarında dolaşmak yaşama dair umudumuzu tazeleyiveriyor. Tam o ân ölümü hatırlamamız g...

Bir Şahitlik Hakkı

"Bana bir  şahitlik hakkı verilseydi," dedi. "Ee, ne olurdu?" dedim. "Var ya, eğer bana bir şahitlik hakkı verilseydi," dedi tekrar. İkinci defa söylemesi sinirimi tepeme çıkarmıştı. Sabırla, "Ee?" dedim yine de. "İşte bu," dedi. "İşte bu! Ağzımdan çıkacak bir lafı, sözü merak eden birini görmek..."